İlk filozofların üzerine düşündükleri ilk konu doğa olmuştur. Doğa felsefesini ise Milet okulu’ndan başlatırız. Milet okulunu bugün hala konuşmaya değer yapan şey, vermiş olduğu cevaplardan ziyade sormuş olduğu sorulardır. Çünkü sorduğu sorularla hem felsefeyi başlatmışlar, hem de bugün hala üzerine konuştuğumuz meseleleri gündeme getirmişlerdir. Tabi ki doğa ile ilgili tüm gerçekleri keşfettiklerini söyleyemeyiz. Zaten felsefenin işi kesin cevaplara ulaşmak değil, hakikat peşinde olmak, iz sürmektir.
Milet Okulu’ndan bahsetmeden önce ilk filozofların neden doğa üzerine düşündüğünü sorgulamak isterim. Çünkü sanki felsefe yapmaya başlayan ilk insanın kendisi üzerine düşünmesi daha olası gibi gelir. En azından bugün felsefe yapmak isteyen bir insanın ilk sorduğu soru “ben kimim?”, “yaşamamın amacı ne?”, “nereden geldim ve nereye gidiyorum?” gibi sorulardır. İlk filozof olarak Thales’in neden kendisi üzerine değil de doğa üzerine düşündüğünü anlamak için sanırım Antik Çağ’a gitmek gerek. Thales gözünü açtığı anda gördüğü ilk şey, içinde yaşadığı dünyaydı. Ve henüz evren hakkında günümüzde 10 yaşındaki bir çocuğun bildiğinden daha az şey biliniyordu. Bu sebepler, Thales’in meraklı kişiliğiyle birleşince ortaya doğa felsefesi çıkmış oldu. Platon’un Theaitetos diyaloğunda Thales oldukça meraklı, sürekli doğayı gözlemleyen, yıldızlara bakarak yürüyen biri olarak tasfir edilir. Hatta Platon’un aktardığı anekdota göre Thales yine bir gün gökyüzüne bakarak yürürken önündeki kuyuyu görmeyip içine düşmüştür. Thales’in doğaya olan bu ilgisi onu felsefe yapmaya itmiş ve böylece felsefeyi başlatmıştır.
Şimdi gelelim Thales’in doğa hakkındaki görüşlerine. Thales doğayı gözlemlerken hem deney ve gözlemi hem de akıl yürütme yöntemlerini kullanmıştır. Bu sebeple Thales’e hem ilk filozof hem de ilk fizikçi demek yanlış olmaz. Thales evrenin ana maddesini, her şeyi başlatan şeyi, çevremizde gördüğümüz bütün bu şeylerin ilk nedenini merak etmiştir. Böylece felsefenin ilk sorusu olan “arkhe nedir?” sorusunu sormuştur. Bu soruyu ilk soran kişi elbette Thales değildi. Ondan önce de “evren nasıl oluştu, her şey nasıl meydana geldi, hiçbir şey yokken ilk ne vardı?” gibi sorular sorulagelmişti mutlaka. Ancak ilk defa Thales bu soruya yerleşik inanç sistemleriyle, doğa üstü güçlerle ya da mitlerle cevap vermek yerine akla uygun mantıklı cevaplar aradı. Doğayı gözlemledi, çıkarımlar yaptı ve bunun sonuncunda arkhe’ye “su” dedi. Yani doğayı doğadan bir sebeple açıkladı. Thales’i ilk filozof yapan şey işte bu farkıydı.
Thales’in arkheye su demesini sağlayan birçok akılcı sebep olabilir. Örneğin hem insanlar hem hayvanlar hem de bitkiler için su hakikaten de hayati önem taşır. Bunun yanında Thales’in çok önemli bir gözlemci olduğunu söylemiştim. Mısır’da insanların yaşamını Nil Nehri’ne göre ayarladığını görmüş olmalı. Doğada suyun her halinin bulunduğunu görmesi, buzun suya, suyun buhara, buhardan tekrar yoğunlaşarak suya dönüştüğünü de gözlemlemiş olmalı. Yani suyun her durumda kendini koruyarak dönüşerek tekrar tekrar var olması, suyun her zaman için var olduğunu düşünmesine sebep olmuştur.
Thales’in bu düşünceleri bugünden baktığımızda ilksel ya da naif gelebilir. Ama Thales’in müthiş bir geleneği başlattığını unutmamak gerekir. En başta da değindiğim gibi Thales’i önemli yapan verdiği cevaplardan çok, sorduğu sorulardır. Kurduğu Milet Okulu ile arkasından gelen öğrencileri Aneksimandros ve Aneksimenes de hocaları gibi “arkhe” üzerine düşünmüşlerdir. Özellikle öğrencisi Aneksimandros bugün bilimin konuştuğu “karanlık madde”,”evrim”,”parçacık” gibi konularla ilişkilendirebileceğimiz meselelerin ilksel örneklerini sunmuştur. Bu konular Aneksimandros’un yaşadığı dönem için gerçekten büyük konulardı. Zaten Aneksimandros da çağının çok ötesinde bir filozof olarak nitelendirilir. Ve o zaman için anlaşılması zor bir filozof olduğu söylenir. Ki zaten yaşadığı dönemde de pek anlaşılamamıştır.
Aneksimandros da hocası Thales gibi evrenin ana maddesi yani arkhe meselesi üzerine düşünmüştür. Akkhenin sonsuz sınırsız madde anlamına gelen “aperion” olduğunu söylemiştir. Thales arkhenin su olduğunu söylemişti. Yani doğayı doğadan bir sebeple açıklamıştı. Aneksimandros bu fikre karşı çıkar. Çünkü Aneksimandros’a göre doğada her şey zıddı ile beraber var olur. Yani suyun zıddı ateş de doğada vardır. Eğer Thales haklı olsaydı yani evrendeki her şey sudan meydana gelseydi ve evrenin başlangıcında sonsuz su bulunsaydı, su ateşi sindirirdi ve bugün ateşin varlığından söz edemezdik. Bu sebeple suyun ilk neden olamayacağını söyler. Bunun yanında ilk canlıların suda oluştuğunu, diğer canlıların da suda oluşan bu canlılardan evrimleşerek meydana geldiğini savunur. Tabi ki “evrim” kelimesini kullanmaz. Fakat bu fikrin günümüz için ne kadar önemli olduğunu fark etmişsinizdir. Günümüzde de tartışılan “evrim teorisine” oldukça benzeyen yanları var. Bu sebeple Aneksimandros için çağının çok ötesinde bir filozof demek mümkün.
Görüldüğü üzere ilkçağ doğa filozofları, hem doğayı gözlemlemeleri, hem evren hakkında akılcı fikirler öne sürmeleri, hem de günümüzdeki pek çok konuya ilksel cevaplar vermeleri gibi sebeplerden ötürü oldukça önemlilerdir. Thales ve beraberinde gelen pek çok doğa filozofu aynı zamanda ilk fizikçilerdir. Çünkü doğayı tıpkı bir bilim insanı gibi incelemişler, deney ve gözlemden faydalanmışlardır. Bugün fiziğin cevap aradığı, araştırdığı pek çok konuyu merak edip sorgulamışlardır. 2500 yıllık felsefe geleneğini başlatan şey işte bu “arkhe” meselesi olmuştur.
Felsefe Öğretmeni
Kamile SAYAR