Çağlar boyu felsefe nedir sorusunun yanında, felsefe ne işe yarar sorusu da sorulagelmiştir. Çünkü felsefenin ne olduğu konusunda fikir birliğine ulaşılmadığı gibi, ne işe yaradığı konusunda da net ve belirgin bir cevap verilememiştir. Çünkü felsefenin hayatımıza etkisini somut bir biçimde gözlemlemek zordur. Felsefe etkisini doğru düşünmeye başlayarak, kalıplaşmış yargılara şüpheyle yaklaşarak göstermeye başlar. Bu nedenle etkisini görebilmek zor olmaktadır. Ama farkında olalım ya da olmayalım, isteyelim ya da istemeyelim felsefe yaparız. Çünkü insan olmanın kaçınılmaz bir sonucudur.
Felsefe saf meraktan ortaya çıkar gibi bilindik bir söz vardır. Saf merak konusuna daha sonra değinebiliriz. Fakat benim üzerinde durmak istediğim mesele, felsefeyi ortaya çıkaran şeyin aslında insanın kedisine verilenle yetinmemesi olmasıdır. Dünyayı kendi bakış açısından yorumlaması ve kendince anlamlandırmasıdır. İnsan anlam arayışı içinde olan bir varlıktır. Kendi sözünü söylemek isteyen, iz bırakmak isteyen bir canlıdır. İnsanı felsefe yapmaya iten de, sanat yapmaya iten de, beni bu yazıyı yazmaya iten de aynı sebeptir. Hayatın anlamı herkes için farklı olabilir. Ama değişmeyen şey hayatın bir anlamı olduğudur. Ben bu anlamı sanatta bulabilirim. Bir başkası ağaç yetiştirmekte bulabilir, bir başkası hayatını insanlara yardım etmeye adayabilir. Her birimiz dünyayı kendi penceremizden görürüz. Bu kadar çok anlamın da, fikrin de sebebi budur. Kendi anlamını bulmak isteyen herkes felsefe yapmaya çekilir. Söyleyecek sözü olan insan felsefe yapmaya başlar.
Yaptığımız her şeyin gündelik hayatta pratik fayda sağlaması gerektiği gibi yanlış bir inanış vardır. Özellikle popüler kültürün bir yansıması olarak günümüz insanı her şeyde bir fayda bir yarar bulmak istemektedir. Oysa ki günümüzden 2500 yıl önce felsefenin ortaya çıktığı Antik Yunan’da insanlar pragmatik bir yarardan ziyade saf merak duygusu ile felsefeye başlamışlardı. Tabi ki bu da bir tesadüften ileri gelmemektedir. Tüm uygun şartların sağlanması insanlık tarihinin yıldızının parladığı anlardan biri olmuştur. Thales’in şüpheci ve meraklı kişiliği, Antik Yunan’ın kültürel zenginliği ve ekonomik refahıyla bir araya gelince felsefenin doğuşu adeta kaçınılmaz olmuştur.
Ünlü düşünür K. Jaspers’in dediği gibi felsefe yolda olmaktır. Bu yol herkes için aynı olmayabilir. Güzel tarafı da budur zaten. Yolda karşımıza ne çıkar bilinmez, ya da yolun sonunda bizi ne bekliyor felsefe için bu da önemli değildir. Felsefe yolun sonuyla ilgilenmez, önemli olan yolda olmak, akışta olmaktır. Herkesin yolu aynı değildir evet, ama herkes için aynı olan şey, doğumumuzla beraber bu yola ilk adımımızı atmış olmamızdır. Felsefe yapmaya, düşünmeye, yaşamaya, adım atmaya mecbur oluşumuzdur. Bu yolda hangi hızda yürüyeceğimiz, hangi yollara sapacağımız bizim elimizdedir. Bazen bazı filozoflarla yollarımız kesişir, bazı filozofları anlarız ya da bazılarıyla yollarımız apayrıdır. Bu duraklara uğrayıp kendi yolumuzu bulmaksa en güzelidir.
Sözün özü felsefe bize doğru düşünmeyi, kendi yolumuzda yürümeyi öğretir. Günlük hayatta ben düşünmüyorum diyen kimse yoktur sanırım. Ya da doğru düşünmek benim işime yaramaz diyen kimse de çıkmaz. Doğru düşünmek derken kastettiğim kendi akıl yürütmelerimiz ve çıkarımlarımızla sonuca varmak ve ona göre hareket etmektir. Sanırım herkesin buna ihtiyacı var. Ne dersiniz?
Felsefe Öğretmeni
Kamile SAYAR